Kırmızının Rengi

 Tanrıların evinde, büyük ocağın yanında oturuyordum. Yanımda güzeller güzeli, evlerin ve ocakların tanrıçası oturuyordu. İkimiz de oldukça sessizdik, sadece ateşi izliyorduk.

- Biliyor musun, genelde kimseyle anlaşamam. Diğer kahramanlar, nimfeler, tanrılar veya ölümlüler. Kendi annem ve babam bile. Ama seninle birlikteyken kendimi daha farklı hissediyorum. Daha özgüvenli, daha canlı, belki daha samimi. Demek istiyorum ki ben, ben senden...

Hestia bana doğru döndü, gözlerimin içine baktı. Heyecenlı görünüyordu, yanakları al al olmuştu.

+ Sen... ciddi misin?

- Senden çok hoşlanıyorum. Bunu söylemem komik geliyor olabilir ama-

Konuşmamı böldü. 

+ Böyle hisseden ilk kişi değilsin Melisa, son kişi de olmayacaksın. Üzgün hissetmene gerek yok. Ben her zaman yanındayım, tamam mı? Arkadaş kalabiliriz, değil mi?

Gözlerim dolmuştu. Mutlulukla Hestia'ya sarıldım. Burnumdan sümüklerim akmaya başlamıştı.

- Evet, kesinlikle. Hayatım boyunca en iyi arkadaşım olacaksın. Her şey için teşekkür ederim.


Kutsal ocakta yanan ateş her zamankinden daha güzel, daha kırmızı görünüyordu artık gözüme.

Yorumlar

Popüler Yayınlar